oWGGoy. Ziya GökalpZiya Gökalp 1876 - 1924 yılları arasında yaşamış, ünlü fikir adamı ve şair. 1876'da Diyarbakır'da doğdu. İkinci Meşrutiyet'ten başlayarak Türkçülük akımının en büyük temsilcisi sıfatıyla Türk düşünce ve siyaset hayatını kuvvetle etkilemiş, Milli Edebiyat akımı içinde verdiği eserlerle Türk edebiyatının biçim ve dil yönünden yenileşmesini sağlamıştır. Öğrenimine Diyarbakır'da başlayan Ziya Gökalp, aynı şehirde Askeri Rüştiye'yi 1890 ve Askeri İdadi'yi bitirdi 1894. Ziya Gökalp, tıbbiyelilerin istibdata son vermek için kurdukları İhtilal Komitesine girmiş, okuldaki faaliyetleri ve okuduğu Fransızca kitapların zararlı sayılması yüzünden hapsedilmiştir. Diyarbakır Valisi Halit Bey'in yolsuzluklarına karşı mücadeleye girişen arkadaşlarıyla birlikte yasak yayın okudukları gerekçesiyle tutuklandı 1898. İstanbul'a döndükten sonra da okuldan uzaklaştırıldı. Ziya Gökalp, hükümlülük süresi dolunca "Zaptiye Nezareti altında bulundurulmak üzere" Diyarbakır'a gönderildi. Burada Siyaset, felsefe ve tarih üstüne incelemeler yaparken, istibdat aleyhine gizli faaliyetlere de katıldı. Bölgede güvenliği sağlamak için kurulmuş Hamidiye alaylarının başındaki Milli aşiret reisi İbrahim Paşa'nın adının karıştığı soygun ve baskın olayları karşısında halkı direnmeğe ve eyleme yöneltti. Halk 3 gün süreyle telgrafhaneyi işgal etti 1905. İbrahim Paşa ve adamlarının cezalandırılması için saraya telgraflar çekildi. Üstelik, Avrupa ve Asya ülkeleri arasındaki haberleşmenin bağlantı noktası olan Diyarbakır telgrafhanesinin bu bağlantıyı kesmesi olayın daha da büyümesine yol açmış ve yabancı ülkeler saraya baskı yapmaya başlamıştı. Konuyu incelemek üzere İstanbul'dan Diyarbakır'a gönderilen soruşturma kurulu Hamidiye alaylarının bir süre sinmesini ve yolsuzluklara son vermesini sağladı. Ancak halkın yakınmasına yol açan yeni olaylar patlak verince, Ziya Gökalp ve arkadaşlarının önderliğinde halk yeniden telgrafhaneyi ele geçirdi. 11 gün süren bu ikinci işgal halkın kesin zaferiyle sonuçlanmış, hükümet İbrahim Paşa ve alaylarını bölgeden uzaklaştırmak zorunda kalmıştır 1907. Gökalp, ilk eseri olan Şaki İbrahim destanında bu olayı anlatır. II. Meşrutiyetin ilanından sonra, Ziya Gökalp'ın kurduğu gizli cemiyetin yerini Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Diyarbakır Şubesi aldı. Partinin Diyarbakır, Van ve Bitlis örgütlerinin denetimiyle görevlendirilen Ziya Gökalp, bu dönemde Diyarbakır ve Peyman gazetelerine yazıyordu. 1909'da partinin Selanik'teki kongresine il temsilcisi olarak katıldı. Bir yıl İstanbul Darülfünunda psikoloji okuttuktan ve Diyarbakır maarif müfettişliği yaptıktan sonra, yeniden Selanik'e gitti. Katıldığı parti kongresinden sonra genel merkez üyeliğine seçildi. Burada Genç Kalemler, Yeni Felsefe, Rumeli gibi dergi ve gazetelerdeki yazılarıyla Türkçülük ve dilde sadeleşme hareketlerinin öncüleri arasında yer alan Gökalp, milli duyguları, tarih bilincini, bilime ve tekniğe değer veren düşünceyi her şeyin üstünde tutan şiirleriyle çevresini geniş ölçüde etkiliyordu. İttihat ve Terakki Genel Merkezi İstanbul'a taşınınca 1912, Gökalp da İstanbul'a yerleşti. O yıl Ergani madeninden Milletvekili seçildi. Türk Ocağı çevresindeki çalışmaları, Türk Yurdu ve kendi çıkardığı Yeni Mecmua 1917 gibi dergilerdeki yazıları, Türkçülük akımının ilkelerini saptayan ve çağdaş uygarlık karşısında yerli bir senteze varılmasını şart koşan önerileri Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak 1918, Darülfünun'da okuttuğu toplumbilim dersleri, İttihat ve Terakki'nin yönetici kadrosu üzerindeki etkisiyle Ziya Gökalp, Mütarekeye 1919 kadar uzanan dönemin düşünce ve siyaset hayatına yön veren etkenlerin başında yer aldı. İstanbul'un işgali üzerine tutuklanarak iki yıl Malta'da sürgün kaldı 1919-1921. Döndükten sonra, Uelif ve Tercüme Heyeti başkanlığına getirileceği tarihe 1923 kadar Diyarbakır'da kaldı ve küçük Mecmuayı yayımladı. 1923'te Diyarbakır'dan milletvekili seçildi. Hakimiyeti Milliye, Yeni Gün, Cumhuriyet gazetelerinde makaleleri çıkıyordu. Altın ışık 1923, Türkçülüğün Esasları 1923, Türk Töresi 1923 gibi kitapları birbirini izliyordu. Cumhuriyet Halk Partisinin programını inceleyen ve yorumunu yapan Doğru Yol 1923 adlı incelemesini de yine bu dönemde kaleme aldı. O sıralar yazdığı Türk Medeniyet Tarihi ise ölümünden sonra yayımlandı 1926. Yine ölümünden sonra çeşitli gazete ve dergilerde çıkmış yazılarıyla mektupları çeşitli kitaplarda derlendi. Çınaraltı 1939, Fırka Nedir? 1947, Ziya Gökalp Diyor ki 1950. Ziya Gökalp'ın neşredilmemiş yedi eseri ve aile mektupları 1956, Ziya Gökalp'ın Yazarlık Hayatı 1956, Ziya Gökalp Külliyatı 1. Kitap şiirler ve halk masalları;1952, 2. kitap Limni ve Malta Mektupları;1965, Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri 1973. 1924'te İstanbul'da öldü.
Oluşturulma Tarihi Mayıs 19, 2020 0250Türkçü yazar Ziya Gökalp Türk edebiyatında en önemli yazar ve şairlerden biridir. Gerek eserleri ile gerekse de yaşantısı ile herkese örnek olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk'ün "Fikir babam" dediği Ziya Gökalp internette en çok araştırılan yazarlar arasındadır. Peki, Ziya Gökalp kimdir? Ziya Gökalp'in kısaca hayatı, eserleri kitapları, sözleri ve şiirleri nedir? İşte Ziya Gökalp'e dair bütün Gökalp Türk Edebiyat tarihinde en önemli yazarlardan biridir. Ziya Gökalp Kimdir? 1876 yılında Diyarbakır'da doğan Ziya Gökalp Türk Milliyetçiliğinin babası olarak bilinmektedir. Ziya Gökalp Türk yazar şair, toplum bilimci ve siyasetçidir. Bir dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekilliği de yapan kişidir. Ziya Gökalp'ın Kısaca Hayatı 23 Mart 1879 yılında Diyarbakır'da doğmuştur. Babası Mehmet Tevfik Efendidir. Mehmet Tevfik Efendi Suriye Türkmenlerindendir. Annesi Zeliha Hanım'dır. Ziya Gökalp'e yönelik Kürt olduğu iddiaları yer alsa da kendisi bu iddiaları reddederek Türk olduğunu söylemiştir. Ziya Gökalp eğitimine doğduğu şehir olan Diyarbakır'da başladı. İlk olarak 1886 yılında askeri ortaokula başladı. Askeri okulda ki hocası olan İsmail Hakkı Bey'in düşüncelerinden etkilendi. Burada ilk defa özgürlüğün önemini anladı. Askeri okulun son sınıfına geldiğinde babasını kaybetti. Askeri okuldan mezun olduktan sonra amcasının yanında eğitim almaya devam etti. İslam ile ilgili amcasından aldığı eğitimler ile din anlayışı şekillendi. Ziya Gökalp eğitim hayatına İstanbul'da devam etmek istedi. Fakat imkanlar el vermeyince mecburen lise eğitimi için Diyarbakır'da bir sivil liseye başladı. Lise hayatı çalkantılı geçti. O dönemlerde Osmanlı imparatorluğunda "Padişahım Çok Yaşa!" sloganına yeni bir anlayış getirerek "Milletim Çok Yaşa" dedi. Bu sözünden sonra kendisine soruşturma açıldı. Daha sonra sivil liseden 1894 yılında ayrıldı. Lise hayatından sonra dil öğrenmeye karar vererek amcasının yanında Arapça ve Farsça öğrenmeye karar verdi. Burada bir müddet tasavvuf ilmi ile de ilgilendi. Fransızcayı da bir yandan öğreniyordu. O zamanlar dünyada patlak veren kolera salgınından ötürü Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı. Doktor'un fikirlerinden etkilenen Ziya Gökalp bir müddet Abdullah Cevdet Bey'den fikir alışverişinde de bulundu. Ziya Gökalp maddi sıkıntılar ve imkanların el vermemesi üzerine eğitim hayatını rayına oturtamadı. Buda Ziya Gökalp'i intihara kadar sürükledi. Ziya Gökalp intihar girişiminin ardından kafasına sıktığı kurşun ile ameliyata alındı. Ağır yaralanan Ziya Gökalp bilinci açık bir şekilde ameliyat oldu. Ameliyatı tarihi kaynaklara göre morfinsiz olduğu söylenmektedir. İntiharının ardından kendisi ile tekrardan barışık hale geldi. Bu dönemde şiirler yazmaya başladı. Özgürlüğe karşı tutum sergileyenlere yönelik şiirler yazdı. Osmanlı devleti parçalanma sürecine girdikten sonra yeni akımlar ortaya atılmıştı. O dönemde yeni düşünce ve yeni akımlardan biri de Ziya Gökalp tarafından geldi. Ziya Gökalp Türkçülük ile Osmanlı'nın tekrardan dirileceğine ve eski günlerine kavuşacağına inanıyordu. Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak fikirlerini topluma yaydı. Mustafa Kemal Atatürk bir konuşmasında Ziya Gökalp için ise "Fikir Babam" diye tasvir etmiştir. Ziya Gökalp'in Eserleri Kitapları - Kızıl Elma - Limni ve Malta Mektupları - Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak - Yeni Hayat - Altın Işık - Türk Töresi - Doğru Yol - Türkçülüğün Esasları - Türk Medeniyet Tarihi - Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler - Altın Destan - Üç Cereyan - Hars ve Medeniyet - Kuğular Ziya Gökalp'in Sözleri " Değildir kahraman yalnız er kişi. Bir arslan arslan’dır olsa da dişi. Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı." Ziya Gökalp'in Şiirleri - Ali Kemal'e - Turan - Anne Sevisi - Türkçe - Vatan - Asker Duası
ziyagokalpDoğum 23 Mart 1876 – Ölüm 25 Ekim 1924, Yapıtları ve görüşleriyle Türkçülüğü ve Türk milliyetçiliğini önemli ölçüde etkileyen Türk toplum bilimci, yazar, şair ve siyasetçidir. Meclis-i Mebusan'da ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekilliği yapmıştır. "Türk milliyetçiliğinin babası" olarak da anılır. Ziya Gökalp 23 Mart 1876'da, yerel bir gazetede çalışan memur Çermikli Tevfik Bey'in oğlu olarak Diyarbakır Çermik'te dünyaya geldi. Annesi Zeliha Hanım’dır. Kimi yazarlar, baba tarafından Zaza ya da Kürt kökenli olduğunu iddia etmiştir. Ziya Gökalp ise babasının Türk olduğunu Gökalp, eğitimine doğduğu yer olan Diyarbakır’da başladı. 1886’da Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’ye Askeri Lise girdi; özürlük düşüncesini ilk defa bu okuldaki hocası Kolağası Önyüzbaşı İsmail Hakkı Bey aşıladı. Askeri rüştiyenin son sınıfında iken babasını kaybetti. 1890’da amcası Müderris Hacı Hasip Bey’den geleneksel İslam ilimleri ile ilgili ders almaya başladı. Öğrenimine İstanbul’da devam etmek istediyse de bu imkânı bulamayınca 1891’de Diyarbakır’da İdadi Mülkiye’ninSivil Lise ikinci sınıfına kaydoldu. Son sınıfta öğrenci iken “Padişahım Çok Yaşa” yerine “Milletim Çok Yaşa” diye bağırması, hakkında soruşturma açılmasına yol açtı. O sırada okul süresinin beş yıldan yedi yıla çıkması üzerine 1894’te okuldan ayrıldıktan sonra amcasından Arapça ve Farsça dersleri aldı. Tasavvufla ilgilendi. Fransızca öğrenmeye başladı. Diyarbakır’daki kolera salgını nedeniyle bu şehirde görevlendirilen Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı, fikirlerinden etkilendi. Ekonomik sıkıntılar yüzünden öğrenimine devam etmek için İstanbul’a gidememesi, ailesinin evlenmesi için baskı yapması gibi nedenler 18 yaşındaki Mehmet Ziya’yı intihara sürükledi[3]İntihar girişiminin sebebi olarak idadideki hocası Dr. Yorgi Efendi’den aldığı felsefe eğitimi ve ailesinin verdiği dini eğitim arasında yaşadığı çatışma da gösterilmektedir. Kafasına sıktığı kurşun, güç koşullar altında yapılan morfinsiz bir ameliyatla çıkarıldı. Ameliyatı gerçekleştiren Dr. Abdullah Cevdet Bey ve Diyarbakır’da bulunan genç bir Rus operatördü[9]. İntihar girişiminden sonra kendisini tekrar okumaya verdi. Özgürlüğe düşman olanlara çatan pek çok şiir Erzincan Askeri Lisesi’nde öğrenci olan kardeşi Nihat sayesinde Harp Okulu öğrencileri ile birlikte İstanbul'a giden Gökalp, ücretsiz olduğu için Baytar Mektebi'ne kaydını yaptırdı. Buradaki öğrenimi sırasında ülkedeki özgürlük hareketine katılmış insanlarla tanışmak için gayret gösterdi; İbrahim Temo ve İshak Sükûti ile görüştü. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. “Yasak yayınları okumak ve muhalif derneklere üye olmak” nedeniyle 1898’de tutuklandı. Bir yıl cezaevinde Meşrutiyet’ten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. "Peyman" gazetesini Ziya, 1909'da Selanik'te toplanan İttihat ve Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı ve örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. Selanik’te kalmayı sürdürerek çevresinde bir kültür hareketi yaratmaya çalıştı. Lise programlarına sosyal bilimler dersi koydurtarak bu disiplinin okullarımıza girmesini sağladı. İttihat ve Terakki Selanik Şubesi’ni gençlik işleri ile uğraşan kolunun başına geçen Ziya Bey, çevresindeki gençlere toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Tevfik Sedat, Demirtaş, Gökalp gibi takma adlarla Selanik’te yayımlanan felsefe dergisinde yazılar yazdı. Dünyadaki Türkleri birleştiren, güçlü bir Türk devleti kurulmasını tasarlayan Ziya Bey, bu ülküyü dile getirdiği Altun Destanı’nı 1911’de Genç Kalemler Dergisi’nde Derneğin merkezi İstanbul’a taşınınca, Ziya Gökalp de İstanbul’a geldi, Cerrahpaşa semtine yerleşti. Mart ayında Ergani/Maden Diyar-ı Bekir mebusu olarak Meclis-i Mebusan'a seçildi. Meclis dört ay sonra kapatılınca Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. Kurumda onun eğitimle ilgili görüşleri kabul gördü; Darülfünun ve Eğitim Fakültesi’nde ders programları, okutulacak kitaplar onun önerileri doğrultusunda kararlaştırıldı. 1913 ve 1914 yıllarında kendisine önerilen Maarif Nazırlığı Milli Eğitim Bakanlığı görevini kabul etmedi, üniversitedeki görevini sürdürdü. 1915’te İstanbul Üniversitesi’nin Felsefe bölümünde İctiamiyyat müderrisi Sosyoloji Hocası olarak atandı. İstanbul Üniversitesi’ndeki ilk sosyoloji profesörü idi, üniversitelerimize toplumbilim onun sayesinde Türkçülük etrafında şekillendiren Mehmet Ziya Bey, İstanbul’a gelir gelmez Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer almıştı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua'da yazılar yazdı. Balkan Savaşı öncesinden I. Dünya Savaşı başlarına kadar Türk Yurdu dergisinin yönetim kurulunda kaldı, derginin her sayısın bir şiir bir de yazı verdi. Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak başlıklı yazı dizisinde önemli konular yer verdi. Sonraki yıllarda Yeni Mecmua’yı Gökalp, bir yandan da eser vermeyi sürdürüyordu. 1914’te "Kızıl Elma"; 1918’de ise Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" adlı eseri ile "Yeni Hayat" isimli şiir kitabını Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı. 1919'da üniversite içinde İngilizler tarafından tutuklandı; dört ay Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu kaldıktan sonra Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili işgal mahkemesi tarafından yargılandı. Mahkeme sürecinde soykırım iddialarını kesinlikle reddetmiş ve Mukatelekarşılıklı öldürme tezini savunmuştur. Yargılama sonucu diğer İttihatçılarla birlikte Malta’ya sürgüne gönderilen Ziya Gökalp, orada arkadaşlarına toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Malta sürgünlüğü dönemde ailesiyle yaptığı mektuplaşmalar daha sonra Malta Mektupları adıyla kitaplaştırılmıştır; sözkonusu kitap Malta sürgünlerinin orada geçirdikleri hayat şartlarıyla ilgili elimizdeki tek Gökalp, 2 yıllık sürgün döneminden sonra İstanbul’a döndüğünde üniversitede ders vermeye devam etmek istediyse de bu isteği kabul edilmedi. Bir ay kadar Ankara’da yaşadıktan sonra ailesiyle Diyarbakır'a gitti, Ahmet Ağaoğlu’nun desteğiyle Küçük Mecmua'yı çıkardı, yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı, Ankara'ya gitti. Aynı yıl Türkçülüğün Esasları isimli ünloü esrini yayımladı. Ağustos’ta İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Atatürk tarafından Diyarbakır mebusu olarak seçildi. Ankara’ya yerleşen Ziya Gökalp, kültürel ve düşünsel çalışmalarına hiç ara vermdi;e dünya klasiklerinin dilimize çevrilip yayımlanması ile uğraştı. 1924'te kısa süren bir hastalığın ardından dinlenmek için gittiği İstanbul'da 25 Eylül 1924 günü hayatını kaybetti. Sultanahmet’teki II. Mahmut Türbesi haziresine farklı alanlarda eserler veren Ziya Gökalp’in düşünce ikliminin oluşum sürecinde aile çevresi, İsmail Hakkı Bey, Yorgi Efendi, İbrahim Temo, Dr. Abdullah Cevdet, İshak Sükuti ve Naim Beylerin yanı sıra; Genç Türklerinde etkisi olduğu bilinmektedir. Gökalp, düşünsel yaklaşımı dolayısıyla İttihat ve Terakki Cemiyetinde çeşitli kademelerde görevlerde de bulunmuştur. Aynı şekilde, Durkheim’in sosyolojik yaklaşımları da Gökalp’in düşünceleri üzerinde önemli izler Devleti'nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batı'dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamdı. Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batı'nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak ve Terakki tarafından Selanik’e tayin edilmesi, Ziya Gökalp’ın hayatında yeni bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönemde, dilde Türkçülüğü savunan Genç kalemler grubuna katılmış; bu dergide, dilde Türkleşme ile ilgili yazılar yazmaya başlamıştır. Burada, özellikle Ömer Seyfettin’den etkilenen Gökalp, artık Türkçü Gökalp’tir. Gökalp’ın dil çalışmalarına katılmasıyla, dilde yenileşme ve Türkçeleşme çalışmaları hız kazanmıştır. Çünkü Ona göre tüm toplumsal faaliyetlerin yegâne temeli Kültürü ve kültürü ortaya çýkaran dili, millet olmanın en önemli unsurları arasında kabul eden Gökalp, dilde Türkleşme olmazsa, vicdanların, dinin ve vatanın parçalanacağını düşünmektedir. Dilde yenileşmenin ve Türkçülüğün bir karşılığı olarak “arı Türkçecilik” ifadesini kullanan Gökalp; arı Türkçeciliği, dilin Arap ve Fars köklerinden arındırılarak, bunların yerine Türkçe köklerden yeni eklerle yapılacak yeni Türkçe kelimelerin kullanılması olarak modeli, Emile Durkheim'in teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temelinde şekillendi. Bireyi temel alan liberalizm ve kapitalist toplumun sınıf mücadelesiyle yıkılarak sınıfsız toplumun kurulmasını hedefleyen Marksizm'e karşı; sınıfsal ayrımları değil mesleki ayrımları gören, mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden, meslek örgütlerinin dayanışmasıyla toplumsal huzurun kurulabileceğini savunan solidarizmde karar kıldı. Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı. "Türkçülük" düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol Gökalp önce Türkiye Türkçülüğü sonrasında Oğuzculuk daha sonra ise Turancılık fikirlerinin zamanla Türkçü ve Turancı çizgiden Kültürel Milliyetçilik çizgisine yöneldiği dönemlerinde Osmanlıcılık ve ümmetçilik anlamında olmasa bile, İslamcılık düşüncelerine de ilgi gösterdiği bilinen Gökalp’ın milliyetçilik anlayışı ile modern ulus-devletin ve yeni Cumhuriyetin kurucu iradesinin benimsediği milliyetçilik anlayışları arasında büyük bir örtüşme vardır. Gökalp’a göre, milleti oluşturan değerlerin başında dil birliği, kültürel paylaşım ve din gelmektedir. Bir başka ifadeyle Gökalp, bir kültür milliyetçiliğini öngörmekte, millet olabilmek için etnik ayrıştırmalara ilgi göstermemektedir. Buna, Gökalp, kültür milliyetçiliği’ adını bir şekilde kültür milliyetçiliği vurgusu yapan Gökalp, etnik milliyetçiliğe/ ırkçılığa karşı bir düşünce yapısına sahip olmuştur. Ona göre, toplumların karakterleri kalıtımsal değil, kültür ve eğitim yoluyla şekillenmektedir. Gökalp’ın ırkçılığa karşı oluşu, düşünsel ve sosyal gerçeklikle bir iç içeliğe sahiptir. Gökalp bu yargıya, toplumların, özellikle Türk toplumunun yapısını ve sosyal gerçekliklerini değerlendirerek varmıştırEserleri Malta Mektupları,Kızıl Elma 1914, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak 1929Yeni Hayat 1930 Altın Işık 1927 Türk Töresi 1923 Doğru Yol 1923 Türkçülüğün Esasları 1923 Türk Medeniyet Tarihi 1926, ölümünden sonra Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler ölümünden sonrad. 23 Mart 1876 – ö. 25 Ekim 1924, yapıtları ve görüşleriyle Türkçülüğü ve Türk milliyetçiliğini önemli ölçüde etkileyen Türk toplum bilimci, yazar, şair ve siyasetçidir. Meclis-i Mebusan'da ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekilliği yapmıştır. "Türk milliyetçiliğinin babası" olarak da anılır. Ziya Gökalp 23 Mart 1876'da, yerel bir gazetede çalışan memur Çermikli Tevfik Bey'in oğlu olarak Diyarbakır Çermik'te dünyaya geldi. Annesi Zeliha Hanım’dır. Kimi yazarlar, baba tarafından Zaza ya da Kürt kökenli olduğunu iddia etmiştir. Ziya Gökalp ise babasının Türk olduğunu Gökalp, eğitimine doğduğu yer olan Diyarbakır’da başladı. 1886’da Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’ye Askeri Lise girdi; özürlük düşüncesini ilk defa bu okuldaki hocası Kolağası Önyüzbaşı İsmail Hakkı Bey aşıladı. Askeri rüştiyenin son sınıfında iken babasını amcası Müderris Hacı Hasip Bey’den geleneksel İslam ilimleri ile ilgili ders almaya başladı. Öğrenimine İstanbul’da devam etmek istediyse de bu imkânı bulamayınca 1891’de Diyarbakır’da İdadi Mülkiye’ninSivil Lise ikinci sınıfına kaydoldu. Son sınıfta öğrenci iken “Padişahım Çok Yaşa” yerine “Milletim Çok Yaşa” diye bağırması, hakkında soruşturma açılmasına yol açtı. O sırada okul süresinin beş yıldan yedi yıla çıkması üzerine 1894’te okuldan ayrıldıktan sonra amcasından Arapça ve Farsça dersleri aldı. Tasavvufla ilgilendi. Fransızca öğrenmeye başladı. Diyarbakır’daki kolera salgını nedeniyle bu şehirde görevlendirilen Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı, fikirlerinden etkilendi. Ekonomik sıkıntılar yüzünden öğrenimine devam etmek için İstanbul’a gidememesi, ailesinin evlenmesi için baskı yapması gibi nedenler 18 yaşındaki Mehmet Ziya’yı intihara sürükledi[3]İntihar girişiminin sebebi olarak idadideki hocası Dr. Yorgi Efendi’den aldığı felsefe eğitimi ve ailesinin verdiği dini eğitim arasında yaşadığı çatışma da gösterilmektedir. Kafasına sıktığı kurşun, güç koşullar altında yapılan morfinsiz bir ameliyatla çıkarıldı. Ameliyatı gerçekleştiren Dr. Abdullah Cevdet Bey ve Diyarbakır’da bulunan genç bir Rus operatördü[9]. İntihar girişiminden sonra kendisini tekrar okumaya verdi. Özgürlüğe düşman olanlara çatan pek çok şiir Erzincan Askeri Lisesi’nde öğrenci olan kardeşi Nihat sayesinde Harp Okulu öğrencileri ile birlikte İstanbul'a giden Gökalp, ücretsiz olduğu için Baytar Mektebi'ne kaydını yaptırdı. Buradaki öğrenimi sırasında ülkedeki özgürlük hareketine katılmış insanlarla tanışmak için gayret gösterdi; İbrahim Temo ve İshak Sükûti ile görüştü. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. “Yasak yayınları okumak ve muhalif derneklere üye olmak” nedeniyle 1898’de tutuklandı. Bir yıl cezaevinde Meşrutiyet’ten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. "Peyman" gazetesini Ziya, 1909'da Selanik'te toplanan İttihat ve Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı ve örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. Selanik’te kalmayı sürdürerek çevresinde bir kültür hareketi yaratmaya çalıştı. Lise programlarına sosyal bilimler dersi koydurtarak bu disiplinin okullarımıza girmesini sağladı. İttihat ve Terakki Selanik Şubesi’ni gençlik işleri ile uğraşan kolunun başına geçen Ziya Bey, çevresindeki gençlere toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Tevfik Sedat, Demirtaş, Gökalp gibi takma adlarla Selanik’te yayımlanan felsefe dergisinde yazılar yazdı. Dünyadaki Türkleri birleştiren, güçlü bir Türk devleti kurulmasını tasarlayan Ziya Bey, bu ülküyü dile getirdiği Altun Destanı’nı 1911’de Genç Kalemler Dergisi’nde Derneğin merkezi İstanbul’a taşınınca, Ziya Gökalp de İstanbul’a geldi, Cerrahpaşa semtine yerleşti. Mart ayında Ergani/Maden Diyar-ı Bekir mebusu olarak Meclis-i Mebusan'a seçildi. Meclis dört ay sonra kapatılınca Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. Kurumda onun eğitimle ilgili görüşleri kabul gördü; Darülfünun ve Eğitim Fakültesi’nde ders programları, okutulacak kitaplar onun önerileri doğrultusunda kararlaştırıldı. 1913 ve 1914 yıllarında kendisine önerilen Maarif Nazırlığı Milli Eğitim Bakanlığı görevini kabul etmedi, üniversitedeki görevini sürdürdü. 1915’te İstanbul Üniversitesi’nin Felsefe bölümünde İctiamiyyat müderrisi Sosyoloji Hocası olarak atandı. İstanbul Üniversitesi’ndeki ilk sosyoloji profesörü idi, üniversitelerimize toplumbilim onun sayesinde Türkçülük etrafında şekillendiren Mehmet Ziya Bey, İstanbul’a gelir gelmez Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer almıştı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua'da yazılar yazdı. Balkan Savaşı öncesinden I. Dünya Savaşı başlarına kadar Türk Yurdu dergisinin yönetim kurulunda kaldı, derginin her sayısın bir şiir bir de yazı verdi. Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak başlıklı yazı dizisinde önemli konular yer verdi. Sonraki yıllarda Yeni Mecmua’yı Gökalp, bir yandan da eser vermeyi sürdürüyordu. 1914’te "Kızıl Elma"; 1918’de ise Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" adlı eseri ile "Yeni Hayat" isimli şiir kitabını Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı. 1919'da üniversite içinde İngilizler tarafından tutuklandı; dört ay Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu kaldıktan sonra Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili işgal mahkemesi tarafından yargılandı. Mahkeme sürecinde soykırım iddialarını kesinlikle reddetmiş ve Mukatelekarşılıklı öldürme tezini savunmuştur. Yargılama sonucu diğer İttihatçılarla birlikte Malta’ya sürgüne gönderilen Ziya Gökalp, orada arkadaşlarına toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Malta sürgünlüğü dönemde ailesiyle yaptığı mektuplaşmalar daha sonra Malta Mektupları adıyla kitaplaştırılmıştır; sözkonusu kitap Malta sürgünlerinin orada geçirdikleri hayat şartlarıyla ilgili elimizdeki tek Gökalp, 2 yıllık sürgün döneminden sonra İstanbul’a döndüğünde üniversitede ders vermeye devam etmek istediyse de bu isteği kabul edilmedi. Bir ay kadar Ankara’da yaşadıktan sonra ailesiyle Diyarbakır'a gitti, Ahmet Ağaoğlu’nun desteğiyle Küçük Mecmua'yı çıkardı, yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı, Ankara'ya gitti. Aynı yıl Türkçülüğün Esasları isimli ünloü esrini yayımladı. Ağustos’ta İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Atatürk tarafından Diyarbakır mebusu olarak seçildi. Ankara’ya yerleşen Ziya Gökalp, kültürel ve düşünsel çalışmalarına hiç ara vermdi;e dünya klasiklerinin dilimize çevrilip yayımlanması ile uğraştı. 1924'te kısa süren bir hastalığın ardından dinlenmek için gittiği İstanbul'da 25 Eylül 1924 günü hayatını kaybetti. Sultanahmet’teki II. Mahmut Türbesi haziresine farklı alanlarda eserler veren Ziya Gökalp’in düşünce ikliminin oluşum sürecinde aile çevresi, İsmail Hakkı Bey, Yorgi Efendi, İbrahim Temo, Dr. Abdullah Cevdet, İshak Sükuti ve Naim Beylerin yanı sıra; Genç Türklerinde etkisi olduğu bilinmektedir. Gökalp, düşünsel yaklaşımı dolayısıyla İttihat ve Terakki Cemiyetinde çeşitli kademelerde görevlerde de bulunmuştur. Aynı şekilde, Durkheim’in sosyolojik yaklaşımları da Gökalp’in düşünceleri üzerinde önemli izler Devleti'nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batı'dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamdı. Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batı'nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak ve Terakki tarafından Selanik’e tayin edilmesi, Ziya Gökalp’ın hayatında yeni bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönemde, dilde Türkçülüğü savunan Genç kalemler grubuna katılmış; bu dergide, dilde Türkleşme ile ilgili yazılar yazmaya başlamıştır. Burada, özellikle Ömer Seyfettin’den etkilenen Gökalp, artık Türkçü Gökalp’tir. Gökalp’ın dil çalışmalarına katılmasıyla, dilde yenileşme ve Türkçeleşme çalışmaları hız kazanmıştır. Çünkü Ona göre tüm toplumsal faaliyetlerin yegâne temeli Kültürü ve kültürü ortaya çýkaran dili, millet olmanın en önemli unsurları arasında kabul eden Gökalp, dilde Türkleşme olmazsa, vicdanların, dinin ve vatanın parçalanacağını düşünmektedir. Dilde yenileşmenin ve Türkçülüğün bir karşılığı olarak “arı Türkçecilik” ifadesini kullanan Gökalp; arı Türkçeciliği, dilin Arap ve Fars köklerinden arındırılarak, bunların yerine Türkçe köklerden yeni eklerle yapılacak yeni Türkçe kelimelerin kullanılması olarak modeli, Emile Durkheim'in teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temelinde şekillendi. Bireyi temel alan liberalizm ve kapitalist toplumun sınıf mücadelesiyle yıkılarak sınıfsız toplumun kurulmasını hedefleyen Marksizm'e karşı; sınıfsal ayrımları değil mesleki ayrımları gören, mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden, meslek örgütlerinin dayanışmasıyla toplumsal huzurun kurulabileceğini savunan solidarizmde karar kıldı. Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı. "Türkçülük" düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol Gökalp önce Türkiye Türkçülüğü sonrasında Oğuzculuk daha sonra ise Turancılık fikirlerinin zamanla Türkçü ve Turancı çizgiden Kültürel Milliyetçilik çizgisine yöneldiği dönemlerinde Osmanlıcılık ve ümmetçilik anlamında olmasa bile, İslamcılık düşüncelerine de ilgi gösterdiği bilinen Gökalp’ın milliyetçilik anlayışı ile modern ulus-devletin ve yeni Cumhuriyetin kurucu iradesinin benimsediği milliyetçilik anlayışları arasında büyük bir örtüşme vardır. Gökalp’a göre, milleti oluşturan değerlerin başında dil birliği, kültürel paylaşım ve din gelmektedir. Bir başka ifadeyle Gökalp, bir kültür milliyetçiliğini öngörmekte, millet olabilmek için etnik ayrıştırmalara ilgi göstermemektedir. Buna, Gökalp, kültür milliyetçiliği’ adını bir şekilde kültür milliyetçiliği vurgusu yapan Gökalp, etnik milliyetçiliğe/ ırkçılığa karşı bir düşünce yapısına sahip olmuştur. Ona göre, toplumların karakterleri kalıtımsal değil, kültür ve eğitim yoluyla şekillenmektedir. Gökalp’ın ırkçılığa karşı oluşu, düşünsel ve sosyal gerçeklikle bir iç içeliğe sahiptir. Gökalp bu yargıya, toplumların, özellikle Türk toplumunun yapısını ve sosyal gerçekliklerini değerlendirerek varmıştırEserleri Malta Mektupları,Kızıl Elma 1914, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak 1929Yeni Hayat 1930 Altın Işık 1927 Türk Töresi 1923 Doğru Yol 1923 Türkçülüğün Esasları 1923 Türk Medeniyet Tarihi 1926, ölümünden sonra Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler ölümünden sonra
Error 522 Ray ID 739dd90fccdfb926 • 2022-08-13 015920 UTC AmsterdamCloudflare Working What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 739dd90fccdfb926 • Your IP • Performance & security by Cloudflare
Fikir adamı, toplumbilimci, yazar, şair ve siyasetçi kimlikleriyle ön plana çıkan Ziya Gökalp, 23 Mart 1876'da Diyarbakır Çermik'te dünyaya geldi. Ziya Gökalp, eğitimine Diyarbakır'da başladı. 1886'da Mekteb-i Rüştiyeye girdi. 1890'da amcası Hacı Hasip Bey'den İslami ilimlerle ilgili dersler aldı. Daha sonra Diyarbakır'da bulunan İdadi Mülkiyenin ikinci sınıfına kaydoldu. 1984'te liseden ayrılıp amcasından Arapça ve Farsça dersler almaya başladı. Ziya Gökalp, bir yandan da tasavvufla ilgilendi. Ayrıca Fransızca öğrenmeye koyuldu. Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanışıp onun fikirlerinden etkilendi. Yaşadığı bazı sıkıntılar neticesinde intihar eder. Kafasına sıktığı kurşun zor koşullar altında çıkarılır. İntihardan sonra tekrar kendini okumaya verir. 1896'da İstanbul'a giden Ziya Gökalp, Baytar Mektebine kaydını yaptırdı. Burada İbrahim Temo ve İshak Sükuti ile görüştü. Jön Türklerden etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katıldı. Yasaklanmış yayın bulundurmaktan ve muhalif derneklere üye olmak suçundan tutuklanıp bir yıl cezaevinde kaldı. Cezaevinden çıkmasıyla birlikte 1900'de Diyarbakır'a sürgüne gönderildi. Burada Vecihe Hanım ile evlendi. 1904-1908 yılları arasında Diyarbakır Gazetesi'nde şiir ve yazılarını yayımladı. Bu yazıların içinde yer alan ve İbrahim Paşa'nın halka yaptığı zulümleri anlatan "Şaki İbrahim Destanı" ile dikkatleri üzerine çekti. Daha sonra bir müddet Selanik'te kalan Ziya Gökalp, "Demirtaş", "Gökalp" gibi takma adlar kullanarak Selanik'te yayımlanan bir felsefe dergisinde yazılar kaleme aldı. 1911'de Genç Kalemler Dergisi'nde yayımladığı "Altun Destanı"nda yeryüzündeki bütün Türkleri birleştiren büyük bir Türk devletinin kurulması gerektiği fikrini işledi. Ziya Gökalp, yazarlığı yanında siyasetle ilgilenmeye başladı. Diyarbakır milletvekili sıfatıyla mecliste görev yaptı. Meclisin dört ay sonra kapatılmasından dolayı üniversite hocalığı yapmaya başladı. Milli Eğitim Bakanlığı olma teklifini geri çevirerek İstanbul Üniversitesi felsefe bölümünde sosyoloji profesörü oldu. "Türkçülük" fikrinin ünlü savunucusu olan Ziya Gökalp, İstanbul'a geldiği gibi Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Derneğin yayın organı durumunda olan "Türk Yurdu" başta olmak üzere "Halka Doğru", "İslam Mecmuası" "İktisadiyat Mecmuası"nda yazılar yazdı. Türkleşmek, İslamlaşmak, Muassırlaşmak başlıklı yazı dizisinde önemli konulara yer verdi. Sonrasında "Yeni Mecmua"yı çıkardı. Ziya Gökalp, II. Meşrutiyet'ten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kurdu ve bu şubenin temsilcisi oldu. Bu arada "Peyman" gazetesini çıkardı. 1914'te "Kızıl Elma"; 1918'de "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" isimli eseriyle "Yeni Hayat" şiir kitabını yayımladı. I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesinden sonra Tüm görevlerini bırakmak zorunda kaldı. İngilizler tarafından 1919 yılında tutuklandı. Ermeni soykırımı için işgal mahkemesince yargılandı. Yargılama neticesinde diğer ittihatçılarla Malta'ya sürgüne gönderildi. Sürgün kaldığı zaman diliminde ailesiyle yaptığı mektuplaşmalar "Limni ve Malta Mektupları" adıyla kitaplaştırıldı. İki yıllık sürgün döneminden sonra İstanbul'a oradan da Ankara'ya gitti. Sonra Diyarbakır'a döndü. "Küçük Mecmua" eserini bu esnada çıkardı. Ayrıca sürekli olarak Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen yazılar kaleme aldı. 1923'te Ankara'ya giderek ünlü "Türkçülüğün Esasları" kitabını yayımlayan Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924'te İstanbul'da vefat etti. Fatih'te bulunan II. Mahmud Türbesi haziresine defnedildi. Edebi Kişiliği Milli Edebiyat akımının fikir adamı olan Ziya Gökalp eserleriyle Türk milliyetçiliğinin sınırlarını belirlemiştir. Halka ve milli kaynaklara yönelmiş Türk mitolojisi ve masallardan faydalanma yoluna giderek bunları zamanla şiirleştirmiştir. Türkçülük akımını sistemleştiren Ziya Gökalp, bunu yapıtlarında işlemiştir. "Türkçülüğün Esasları" ismindeki eserinde Türkçülük ve milliyetçilik hareketinin ilkelerini sistemli bir şekilde açıklamıştır. "Türkçülüğü, Türk milletini yükseltmek" olarak tanımlar. Türkçü düşüncelerini yakın ve uzak olmak üzere iki ideale bağlar. Yakın idealde Türkler arasındaki kültür birliğini sağlamak gerektiğini savunan Ziya Gökalp'ın uzak ideali ise Turan ülküsüdür. Turancılık idealinin savunucusu olan Ziya Gökalp, bunu nihai bir hedef olarak gösterir. Genç Kalemler dergisinde yayımladığı "Turan" şiirinde bütün Türklerin bir arada yaşadığı bir vatan düşüncesini benimser, zamanla bu düşüncesinden vazgeçer. Sosyoloji biliminin Türkiye'de yerleşmesinde önemli katkılar sunan Ziya Gökalp, Türk sosyolojisinin kurucusu kabul edilir. Sosyoloji ile ilgili önemli makaleler yazmış bunları Genç Kalemler, Türk Yurdu ve Yeni Mecmua dergilerinde yayımlamıştır. Batı'nın bilimsel ve teknolojik gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsemiş dini toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir unsur olarak görmüştür. Ziya Gökalp, temelinde Türk toplumunun kendine özgü kültürel ve ahlaki değerleriyle Batı'dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze varma çabası içinde olur. "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" şeklinde özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük; ahlaki öğesi ise İslamcılık olur. Hem şair hem de yazar olan Ziya Gökalp, şiir ve düzyazıyı fikirleri yaymada bir araç olarak kullanır. Sanatçı kimliğinden ziyade düşünür kimliğiyle tanınır. "Toplum için sanat" anlayışını benimser. Saray Edebiyatı'nın karşısına Halk Edebiyatı'nı koyar. Eserlerinde halkın anlayabileceği sade ve anlaşılır bir dil kullanıp sanat ve süsten uzak durur. "Genç Kalemler" dergisini çıkaran üç kişiden biri olan Ziya Gökalp, Türk dili üzerinde önemli çalışmalar yapar. Türkçe karşılığı bulunan Arapça ve Farsça sözcük ve söz gruplarının tamlamaların Türkçeden atılması gerektiği düşüncesi ile halk dilinde yer edinen kelimeleri Türkçeleşmiş kabul etmek gerektiği düşüncesini savunur. İlkin aruz ölçüsünü sonrasında da hece ölçüsünü kullanır. Hecenin daha çok 7'li, 8'li ve 11'li kalıplarını kullanır. Biçim açısından halk şiirinin nazım şekillerinden yararlanır. Lirizmden uzak didaktik şiirler yazmış olan Ziya Gökalp, masal özellikli şiirler ve manzum destanlar da kaleme alır. Makale, destan ve masal türlerinde de eserleri bulunmaktadır. "Latin" adlı şiirinde dil konusundaki düşüncelerini açıklamıştır. "Türkçülüğün Esasları" adlı inceleme türündeki eseri; dilde, estetikte, ahlakta, hukukta, dinde, iktisatta, siyasette ve felsefede Türkçülüğün esaslarını anlatır. "Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak" eserinde Türklük, İslamlık ve çağdaşlık kavramları üzerinde bir senteze varır. "Türk Töresi" yapıtında Türk kültürünü tanıtmıştır. "Kızıl Elma" şiirinde "Turan" şiirinde belirtilen ülkede yaşayanların ulaşmaları gereken yerlere ve fikirlere işaret etmiştir. Eserleri Şiir Kızıl Elma Altın Işık Ergenekon Yeni Hayat Düzyazıları düşünce alanındaki yazıları Türkçülüğün Esasları Türk Medeniyet Tarihi Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak Türk Ahlakı Türk Töresi Malta Mektupları mektup TURAN Nabızlarımda vuran duygular ki tarihin Birer derin sesidir, ben sahifelerde değil Güzide, şanlı, necip ırkımın uzak ve yakın Bütün zaferlerini kalbimin tanininde Nabızlarımda okur, anlar, eylerim tebcil. Sahifelerde değil, çünkü Atilla, Cengiz Zaferle ırkımın tetviç eden bu nasiyeler, O tozlu çerçevelerde, o iftira amiz Muhit içinde görünmekte kirli, şermende; Fakat şerefle numayan Sezar ve İskender! Nabızlarımda evet, çünkü ilm için müphem Kalan Oğuz Han'ı kalbim tanır tamamiyle Damarlarımda yaşar şan-ü ihtişamiyle Oğuz Han, işte budur gönlümü eden mülhem Vatan ne Türki’yedir Türklere, ne Türkistan Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir Turan Ziya Gökalp Ayrıca bakınız Beş Hececiler Milli Edebiyat Döneminin Bağımsız Sanatçıları
ziya gökalp türk medeniyet tarihi özeti